Haddime mi? Aslında değil. Ama böyle yazınca daha çok okuyorsunuz.
Alt mesajların bir çoğunu hater yazısı olarak yazmak mümkün ama biraz faydalı bir içeriğe ihtiyacımız var. Her girişim, kendi içinde apayrı bir tecrübe. Birinden öğrendiğinizi diğerine uygulamak her zaman kolay değil. Benim girişim hikayem biteli de 2 seneye yaklaştık zaten. Lakin öğrendiklerim demlendikçe başka şeyleri de görebilir hale geldiğimi hissediyorum. Belki kaşarlanmak… Oldukça fazla girişim ve girişimci tanıdım, sektörün bizzat içinde bulunduğum yerden bakınca manzara biraz tatsız. Belki bir kaç kişi bakar da; ‘aslında haklı olabilir lan?’ falan der diye bir ümit yazıyorum.
1- Etik anlayışınızı çöpe atmayın
Büyük kayıplarımızdan biri bu sanırım. Fırsatçılığın yaşamak için tek silah olarak kaldığını düşündürtüyor bu dünya bize. Bu yüzden ‘anlaşılır’ bir durum.
Fakat anlaşılır olması ‘kabul edilebilir’ olduğu anlamına gelmiyor. Bütün dünyanın size karşı savaş açtığını düşünüyor olsanız bile, geriye dönüp baktığınızda utanacağınız bir hareket yapmış olmak içinizde kalacak. Bir gün yalnız başınıza aynaya bakarken huzursuzlanacaksınız ya da bir gece uykunuz tutmayacak. O zaman bütün emeklerinizin aslında çöp olduğunu farkedeceksiniz.
Başarısız olmak güzel bir erdem. Yeter ki onursuz olmasın aşk.
2- Öğrendiklerinizi paylaşmayı düstur edinin
Avuç kadar bir piyasada bazen ilaç gibi güzel işler oluyor. Herkes elinden geldiğince yeni bir şeyler deniyor, ama kaç kişi bunları paylaşıyor? Her konferansta aynı isimler, aynı yüzler, aynı konuşmalar. Kaç girişimci içi dolu blog yazıyor? Öğrendiklerini anlatıyor? Bu kültürü artık bizim de oturtmamız gerekiyor sanki. Problemin büyük kısmı iki cümleyi art arda kuramayacak kadar Türkçe yoksunu olmamız, biliyorum. Kitap okumayan insanlardan yazı yazmasını istemek lüks. Ama en azından denesek?
Artık her gördüğümüzde üzüldüğümüz entelektüel boşluğu doldurmak; bu sektörden bir şekilde ekmek yiyen herkesin görevi. Yoksa kendi çamur havuzumuzda debelenmeye devam edeceğiz.
Bu noktada iyi örnekleri ayırt etmekte fayda var. Ekim Nazım Kaya, Sina Afra düzenli olarak blog yazan girişimciler. Fikirlerine katılıp katılmamak değil mevzu -ki ben de katılmıyorum bazen- öğrendiklerini paylaşmak.
3- Öğrenmekten vazgeçmeyin
Eskiden bir abimin ‘oldumcuk olmak’ diye bir tabiri vardı. Çok severim. Sığ işlerin gırla gittiği dünyamızda ufak bir başarıyla bu tuzağa düşmek çok kolay. Aman dikkat edin. Takip ettiğiniz yazarlar, podcastler olsun. Başka disiplinlerle ilgili fikir edinmeye çalışın. Küresel bağlamda geleceğe dair öngörüler üretmeye çalışın. Dünyaya dair farkındalığınızı artırmaya çalışın.
Bunu yapmayıp şimdiki statünüzü korumaya mesai harcarsanız; ne olduğunu bile anlamadan 3 ayda anlamsız bir girişim haline gelebilir şirketiniz.
4- PR için SEO kasmayın, onla bunla yüzgöz olmayın
Zira değmiyor. Artık herkes biliyor çıktığınız dergilerle nasıl pazarlık edildiğini. Artık ‘haber’ değil de ‘reklam’ okuduğumuzu biliyoruz yani. Eğilip, bükülmeye; bir kaç şımarık, musluk başını tutmuş hödükle zaman kaybetmenize gerek yok. Marjinal bir faydası olmayacak çünkü.
Bunu sakın bu PR’dan sonra hiç bir şey olmayacak diyen bir iddia olarak algılamayın. Kesin olacak. Birilerine pitch göndereceksiniz, birileriyle toplantılar yapacaksınız. Ama güzel büyüklerimizin ‘osuruğa gülenin osuruk kadar aklı yoktur’ diye de bir sözü var. Oralardan etkilenen yatırımcıdan da müşteriden de çok fayda gelmiyor gördüğüm kadarıyla.
5- Asgariden sigorta yatırmayın
Sene 2016. Bunu yapan zararlılar var. Ayıptır be. Şöyle yatırım aldık, bu kadar ülkeye açıldık falan diye de gururlanıyorsunuz. Apaçık dolandırıcılıktır bu, hiç kıvırmaya gerek yok. Başkasının adına utanmayı iliklerimde hissediyorum böyle şirketleri duyunca. Sağda solda ‘SV kültürü’ masalı anlatıp bunu yapıyorlar bir de utanmazlar.
Çuvaldızı da sektöre batıralım. Buna ‘eyvallah’ çekenlere de yazıklar olsun.
Siz yapmayın. Böyle gelecek başarı gelmesin daha iyi.
6- Başka şirketlerle çalışanlar üzerinden ‘dostluk anlaşması’ yapmayın
Bir de bu var. İşin garip tarafı, birçok insan için bunun ne kadar etik dışı olduğunu anlamak zaman alıyor.
Bilmeyenler için bu aşağı yukarı şöyle bir durum; A şirketinin CEO’su, B şirketinin CEO’suyla anlaşır ve birbirlerinin çalışanlarına teklif vermezler.
Serbest piyasa ekonomisinin ekmeğini buram buram yiyen adamlar; yetmiyor gibi üzerine bir de son parçayla tabağı sünnetlemeye çalışıyor.
İşin özeti şu; iyi çalışanları şirketinizde tutamıyorsanız başka bir problem var. O çalışanın ne kadar maaş hakettiği çalışanla ilgili bir durum. Piyasayı kendi kendilerine kontrol altına alan, çalışanların iş değiştirmelerini onların iradesi dışında zorlaştıran insanlardan olmayın. Her an işten çıkma özgürlüğü olmasına rağmen sizinle çalışmak isteyen bir ekibiniz olsun.
7- Çalışanlarınıza değer verin
Bu konu en kritiği. ‘Çalışanlar’ lafı bile rahatsız edici aslında. Ne kadar takım ruhu, ekip olmak falan gibi tatavaları soframızdan eksik etmesek de günün sonunda kurucu ekip dışında herkes kurucu ekibin hikayesine eşlik etmekte sadece. Bunu unutmayın.
O insanlar da en az sizin kadar değerli; o insanların gündemleri de, hayalleri de en az sizinki kadar önemli. Aranızda sadece 40 saat üzerine kurulu bir sözleşme var. Bu sözleşmenin ötesine geçmek istiyorsanız, yani sizin hayalinize değer verilsin istiyorsanız, onların da hayaline sizin değer vermeniz gerekiyor. Bu kimi zaman mesleki gelişimi desteklemek, kimi zaman sorumluluk alanı bırakmak, kimi zaman koşulsuz güvenmek demek.
8- Sürekli konuşmayın
Bir şeyler anlatmak, birilerinin sizi dinlemesi çok keyifli biliyorum. Ama aşırı kaygan bir zeminde olduğunuzu unutmayın. Konuştuğunuz bir çok şey aslında çok da köklü bir zemine dayanmayacak. İster istemez tutarlı konuşamaz hale geleceksiniz. Bunu kaybettiğiniz an ilk başta en yakınınızdakilerin size saygısı azalıyor, ardından size eşlik edenlerin. Bu hikayede, itibarsızlaşmanın başınıza gelebilecek en kötü şeylerden biri olduğuna emin olabilirsiniz.
Yazmayı tercih edin. Her cümle başında düşünmek için zamanınız olacak. Her cümle sonunda cümleyi değiştirmek için şansınız olacak. İçiniz kıpır kıpır olsa da acelecilik her anlamda size zarar verebilir.
9- Devleti, yatırımcıyı kandırmayın
CHP’ye sektirmek kadar kolay devletin teknoloji politikalarını eleştirmek. Herkes de bunu keyifle yapıyor. Fakat bunu yapmaya doyamayanları TUBİTAK, KOSGEB kapılarında uydurma projelerle görüp üzülüyoruz. O fonların hakkıyla dağıtılmasının ön koşullarından biri o fonların hakkıyla istenmesi.
Yatırımcı kısmı ise çok daha fazla belalı. Büyükçe resme bakınca hayatta en çok değer verilen şeyin para olduğunu görmek zor değil. Bir yatırımcıya yalan satabilirsiniz, meşakkatlidir ama yapabilirsiniz. Fakat sonuçlarından memnun kalan tek bir kişiye rastlayamadım maalesef.
Ayrıca dürüst olmanın çok güzel bir hediyesi var: özgürlük. Herkese tavsiye ederim.
10- Kendinizi kandırmayın
Çamaşır yıkayarak veya daha çok etek satılmasını sağlayarak dünya daha güzel bir yer haline falan gelmeyecek. 100 civarı kişi ekmek yiyecek ve siz bir ihtimal zengin olacaksınız. Konunun özeti bu. Teknolojinin getirdiği araçları kullanarak esnaflık yapıyorsunuz.
Dünya bilimle teknoloji el ele tutuştuğunda değişecek. Eğer bir disiplin hakkında gerçekten detaylı bir bilgi üzerineyse ürününüz, buna sahip çıkın. Eğer değilse -ki bu ayıp bir şey değil- sadece ayaklarınız biraz daha yere bassın. Biri sizi rol model olarak gösterdiğinde bunun aslında ‘zengin olmayı’ rol model olarak göstermek olduğunu farkedip; nazik bir teşekkürün ardından asıl rol modellerden bahsedin.
Çünkü dünyayı daha iyi yer haline getirmeye ihtiyacımız var.
Bonus Pack: Girişimcilik Yemini Nedir Ya?
Allah düşürmesin, başka bir şey gelmiyor içimden. Birisi alternatif girişimcilik yemini yazsın da gülüp eğlenelim.
Bunlara hakikatten gerek yok.
Bu yazı Aykut Bal‘ın medium sayfasından alınmıştır.